Atatürk ve Kadınlara Bakış Açısı
Atatürk ve Kadınlara Bakış Açısı
Kadının konumlandırması, çeşitli toplumlarda, bazı modern toplumlarda bile erkeğin gerisinde.
Pek çok modern ülkeden önce kadını insan yerine, birey yerine koyan devrimleri gerçekleştiren Atatürk için kadının yerini analiz etmek önemlidir. Bu konuyla ilgili detayları Erol Mütercimler’in Fikrimizin Lideri Kitabı’ndan aldığımız bir bölümle sizlere aktarıyoruz:
Din ve kadın…
‘Atatürk‘ün bakış açısında kadın ve erkeğin eşitliği Türkiye gibi ‘töre’ adı altında çağdışılığın egemen olduğu bir ülkede kadının kurtuluşu nasıl sağlanabilir? Sorusuna çeşitli yanıtlar verilebilir. Ancak ilk sırada, ‘çalışma hayatına katılmasıyla’ demek en gerçekçi olanıdır. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce, hatta kuruluştan uzun zaman geçtikten sonra da kadının bırakın çalışmasını, doktorda muayene olmasını sağlayacak yasaların çıkarılması bile engellenmiştir.
Kadınların vücutlarının belli yerlerini erkek doktora gösterebileceğine zorla izin veren yobaz milletvekilleri, kızların burun boğaz muayenesini bile yasaklamışlardır. 1921 yılında öldürücü bir hastalık olan frengi ile mücadele yasası Meclis’te görüşülürken, bir erkek önünde kadını koruyucu önlemler alınmasına karşı çıkılıyor, bunun, şeriat’a göre yasak olduğunu ileri sürüyorlardı.
Mustafa Kemal’in işi çok zordu. Kadınları çarşaftan, peçeden kurtarmadan önce, erkeklerin kafalarındaki kara örtünün kaldırılması gerekiyordu. Ama bu çok güç olacaktı, çünkü ardına sığındıkları örtünün adı şeriat’tı.
Kadının Yeri…
Mustafa Kemal, 2 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de şunu söylüyordu: ‘’…Tarihin başından, din tarihimizin, milli tarihimizin başlangıcından bugüne kadar bütün safhalarını incelersek, ne İslam ve ne de Türk tarihinde bugün nazarı dikkati çeken ve bugün bertaraf etmek için bin türlü kayıtlarla bağlı olduğumuzu zannettiğimiz şeyler yoktu…
Türk toplumsal hayatında kadınlar daima ilmen, irfanen, fazileten ve fiilen erkeklerden bir zerre geriye kalmamıştır. Belki daha ileri gitmişlerdir. İleriye gidenler pek çoktur. Ve din tarihimizde de görürüz ki, aynıdır.’’
Kadının tarihi süreçte yerini ortaya koyduktan sonra, aynı konuşmada, asıl dinin neyi engellemediğini anlatmaya çalışmıştır:
‘’Daima öne sürülen bir şey var ki, o da din engellemesidir. Bilhassa Batılılar, bilhassa bu milleti mahvetmek isteyen o koyu düşmanlar, bizi daima her işimizi. Dinin tesiri altında yapmış olmakla ve böyle yapışların da mutlaka neticesiz hedeflere varacağını iddia etmekle itham etmektedirler.
Halbuki arkadaşlar, bunda büyük bir hata vardır. Çünkü bizim dinimiz hiçbir vakit böyle bir şey talep etmez… Allah’ın emrettiği emri, Müslim ve Müslimenin –evli kadınlar da beraber olarak- her türlü ilim ve irfanı kazanmasıdır. Dinin emrettiği budur… Dolayısıyla dinin böyle bir engellemesi yoktur.’’
Kadını Nasıl Değerlemeli?
Halkın sorularının çokluğu nedeniyle yaptığı uzun konuşmasında tesettürü de anlatmıştır ama buna karşı olduğunu çağrıştıracak ifadeler kullanmamıştır:
‘’ Bu tesettür(le) … sokağa çıktığı zaman bile gözü ve her tarafı kapalı olmaya mahkûmdur. Bu tesettür şekli bile din icabı değildir. Hatta o kadar değildir ki, gayri meşrudur. Din icabı olan tesettürü ifade etmek gerekirse, kısaca diyebiliriz ki, tesettür kadınlara külfet vermeyecek ve adaba muhalif olamayacak basit şekilde olmalıdır… Tesettür şekli kadını hayattan, faaliyetten ve insanlıktan tecrit edecek, gayri meşru aşırı mertebeye gelmiş olmasın.’’
Kadın kıyafetinin değişimi konusunda bir zorlamaya gitmeyen Mustafa Kemal 1923 yılında, asıl sorunu ortaya koyarken, ‘’Kadınlık meselesinde şekli ve dış görünüş ikinci derecededir. Kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan çok, asıl başarılı olunması gereken saha (kadınların) nur ile, irfan ile, gerçek fazilet ile donatılmasıdır, ‘’ düşüncesinde olduğunu ifade ediyordu.
Örtünmenin dinde yer alışıyla ilgili durumu ortaya koyarken dikkat çekici şekilde 1923 yılında şunları söylüyordu: ‘’Din gereği olan örtünmek, kısaca açıklamak gerekirse, denebilir ki, kadınlara külfet yaratmayacak ve terbiyeye aykırı olamayacak şekilde basit olmalıdır. Örtünme şekli kadını hayatından, varlığından ayıracak bir şekilde olmamalıdır.’’
Yine 1923 yılında kadınların dini açıdan örtünmesinin basit bir şekilde olmasını önerirken, ‘’Dini örtünme kadınlar için zorluk yaratmayacak, kadınların sosyal hayatta ekonomik, günlük hayatta, ilim hayatında, erkeklerle birlikte çalışmasına engel olmayacak şekilde basit olmalıdır. Bu basit şekil, toplumumuzun ahlâk ve terbiyesine aykırı değildir,’’ şeklinde kadınların günlük yaşamlarını kolaylaştırıcı, toplumla özellikle erkeklerle çatışmayı engelleyici bir orta yol bulunabileceğin de gösterir.
Atamızı her alandaki derin vizyonu ve bize söylediği sözlerle daha da anlamak ümidiyle…
Kaynak: Fikrimizin Lideri, Erol Mütercimler